Bu blog olayı gün geçtikçe daha sıkıcı olmaya başladı sanırım ki, pek fazla yazasım gelmiyor son zamanlarda. Nedendir bilinmez? Tabii bu bazı tespitlerde bulunmasına engel olmuyor hiçbir zaman. Sadece yapılan tespitler kamuya açılmıyor buraya yazmayınca.
Arkadaş grubuyla Fatih Ormanı’na pikniğe gitmekten daha aciz bir hareket var ise oda birisini aramak için bokum bahaneler uydurmaktır. Şehvetli sosyete özentisi maskeli baloların ve How I Met Your Mother’dan fırlama lazer-tag aktivetlerinin ezikliği konusunda daha önce incelemelerimi dile getirmiştim. Dünyada tek eğlencesi bu ve bunun gibi aktiviteler olan insanların var oluşu ise ağlanacak halimize güldüğümüzün bir göstergesi olsa gerek. Hayat güzel de, kime?
Gönül isterdi ki; kuzumu çevireyim rakı mı içeyim Torosların bir tepesinde! Olmadı işte. Hayırlısı! Bir başka yaza kalsın.
Dün Santral denen yerdeydik. Etkileyici bir yer. Bolca yeşillikli, oturmacalı bir yer. Sadece böyle aktivite zamanlarında değil, öylesine oturmaya da gidilebilir. Ayrıca Temmuz ortasında İstanbul’un en serin bölgesi sanırım. Birkaç saat oturmamıza rağmen gram sıcak hissetmedim. Gidin işte lan uzatmayın fazla!
Bazı patavatsız arkadaşlar var, Facebook’ta yok efendim işte kebap resmi, yok bilmem ciğerler mumbarlar şırdanlara ait bir takım resimleri paylaşıyorlar. Bunu yapmayın! Yapmayın ki yıllar sonra görüştüğümüzde size saygımı koruyor olayım bende. Allahınız yok mu lan sizin?
Cumartesi akşamı Santral’den sonra şöyle bir Taksim’e uzanayım dedim. Uzandım nitekim. Biraz oturduktan sonra “Ürolojiden Arif” isimli arkadaş ve tayfası ile,karaoke yapmaya karar verdik. Ortalama zevk sağlayan bu aktivite, doğru şarkı seçildiğinde zevkli olabiliyor iken, önemli bir ders vermeyi de ihmal etmedi şahsıma. Dünya “Shape Of My Heart”ı Sting’den başka birisinden dinlemeye hazır değil henüz. Yapmayın, yaptırmayın!
Bazı filmler ve kitaplar çok önem taşır hani, benim için önem taşıyanlara dikkat ettim. Tekrar ele aldım. Ana karakterler hep kısıtlı ve hayata bakış açısı dar, bir diğer deyişle anlama zorluğu çeken karakterler oldu. Forrest Gump, Leon, Rain Man! Bu filmlerin karakterlerinin hikayeleri çok etkilemiştir beni. Eminim birçoğumuzu da etkilemiştir. Kitaplardan ise aklımda kalan örnek “Of Mice and Men” oldu. Tüm filmlerin ana karakterlerinin ortak özellikleri, fazla detaya girmemeleri ve fazla soru sormamaları. Anlamıyorlar olayları ve kendilerini çevreleyenleri. Belki de hayata müdahale etmiyorlar kendi çaplarında. Çok mu soru soruyoruz acaba kendimize? Nedir bu adamlarda bizi bu kadar etkileyen? Pes doğrusu…
Ablam bugün aile hekimliği için seçim yaptı tekrardan. Okmeydanı’nda çalışacak artık. (Pis bir apaçi olsaydım Okmeydan’da çalışacak derdim. “Mecidiyeköyü’ne gidiyorum!” diyenler misali.) Orada bir aile sağlık merkezi varmış! İyi oldu ama, sanırım Hasköy’de devam edeceğiz kalmaya. Bakırköy’den, Cihangir’den taşınmak koymamıştı ama buradan taşınmak koyar sanırım.
Buradan bir tespitimi dile getirmek isterim! Bir şaka var hepimizin bildiği işte onun boku çıktı artık. Keşke takip eden nesillerimize bunu miras olarak bırakmasaydık ancak iş işten geçti sanırım. Evet açıklıyorum; “Yarası olan gocunur!” ve müteakip şakaları. 3 tane liseli cırbanın muhabbetine tanık olduktan sonra bu konunun bokunun çıktığına karar verdim. Şöyleki; “Yarası olan gocunur! Senin yaran mı var ki? Demek yaran var sen alınıyorsun!” şeklinde makineli tüfekimsi bir laf iteleme çabasından sonra oluşan o birkaç saniyelik sessizlikten sonra grup nedense kahkahaya boğuldu. İşte tam olarak o kahkahadır “Keşke hiç tanık olmasaydım!” dediğim. Bu ne lan?
Buradan, kimse kişisel olarak algılamasın, öyle yada böyle tatile çıkmış tüm dünyalılara gelsin bu tribim; bu yaptığınız gerçekten ama gerçekten ayıp! Aranızda fotoğraflarını koyanlar var, onların yaptığını ifade edecek bir kelime bulamıyorum!
Hadi öptüm.
A.A.
1 yorum:
çok güldürdün beni, bakırköyünden sevgiler:D
Yorum Gönder