Tamam! Kabul! Hayat bazen çok sıkıcı, monoton, çekilmez, boktan ve yorucu. Bir noktadan sonra, genel bir bakış açısıyla bunları söyleyebiliriz sanırım.
Genel olarak, sürekli sıkılınan bir ortamda bulunma zorunluluğu, pek haz alınmayan insanlarla birlikte olma zorunluluğu, dayatmalar ve sadece yapmak zorunda olduğumuz hissettirildiği için bazı şeyler yapmak sanırım bunlar insanın içini karartan şeylerin başında geliyorlar.
Bunun üzerine birde hayata dair sorunlar yükleniyor, işte o zaman insan küçük kaçamaklar arıyor. Küçük diyorum çünkü artık bilinmektedir ki, hayat bu! Her zaman bir sıkıntı, sağdan soldan gelen kar topları olacak. Ama o kar toplarıda üzerimize yapışmayacak! Ya yere düşecek yada buharlaşıp doğaya tekrar katılacak!
İşte bu ve benzeri durumlarda insan olan küçük ama çok küçük mutlulukların peşinden koşuyor! Tıpkı bugün R. ile yaptığımız gibi.
Sebepsiz bir yere R.'ye yemek için teklife bulundum. "Hay Hay!" dedi. Kalktım gittim. Normalde Tünel'de daha önce gittiğimiz bir yerde oturma gibi planımız vardı. İyi ki beğenmedik bugün orayı! Kafe Pi'e gidelim o zaman diye düşündük, iyi ki kapanmış orası.
Galata'ya doğru indik. Kule dibinde bir lokanta var. "Ne yesek?" dedik. İskenderde karar kıldık. Yemek yerken muhabbet güzeldi tabii. Yılların getirdiği en güzel mevzunun o an ne konuşulması gerektiğini iki tarafında bilmesidir sanırım. Ne konuşulması, nereye kadar konuşulması ve nasıl konuşulması!
Sonra kuleye baktık şöyle bir! "Açık olsaydı çıkardık!" dedi R. Hemen yukarı baktım ve "Yukarıda insanlar var. Hadi çıkalım!" dedim. Hesabı ödedik ve kuleye girdik.
Yaklaşık 7 yıldır İstanbul'dayım. Birkaç kez yanından geçtim Galata Kulesi'nin ama girmek derseniz hiç aklıma bile gelmemişti. Ama bu sefer farklıydı durum. R.'nin demesi ile o spontane yaşama bir anlıkta olsa gerek duymuştum sanırım.
Şimdi hemen sizlere serzenişimi yapayım konuya öyle devam edeyim. Kulenin girişinde ücretler yazıyor. Tipik bir Türk turizm tesisi tarifesi! Giriş 5 TL, Entrance 10 TL! Türklere indirim varmış! R. parayı uzattı ve doğal olarak "Ne kadar?" diye sordu kasadaki elemana. Eleman şöyle yanıtladı "Normalde 10 TL ama size indirimimiz var, 5 TL! Arkadaşınız?" dedi ve durdu. Ses etmedim. R. bana baktı. Adam da şöyle bir kesti. Ben yine ses etmedim. Adam benim yarı italyan yarı irlandalı duruşumu görmüş olacak ki, beni yabancı zannetti. Ulan ben buradan sizlere duyurumu yaptım daha önce "Ben böyle böyle bak! Yarı italyan yarı irlandalıyım!" dedim hepiniz alay ettiniz benimle, inanmadınız. Bak adam bir görüşte anladı. Valla ayıp, valla kırıldım!
Çıktık yukarı R. ile bir manzara, bir hava. Offfff! Yahu insan 5 dakikalığına bile orada dursa şöyle bir izlese rahatlıyor, işte bahsettiğim küçük ama çok küçük mutluluğu yakalıyor! Eee yeter! Daha ne ister insan? Bizede yetti işte bugünlük.
Kuleden ufak bir enstantanede şu şekilde;
Diyeceğim şudur ki, sürekli bir mutluluk mümkün olmasa bile, küçük ama çok küçük mutluluklar mümkünmüş! Mümkün olanın peşinden koşarak, mümkün olmayana ulaşmaya çalışmak mantıklı bir seçim olmaz mı be dostlar? Ben öyle yapıyorum, tavsiye ederim!
Hadi sağlıcaklar kalın o vakit!
Sevgiler ve saygılar.
Oturan Göbek
🌱🌸 Poema Budista 🌺🌿
5 yıl önce