Her ne kadar bundan bir önceki postda, bu postun konusunun "Bir Analiz-Kadınları neden bekleriz? Onlar neden Bekletirler?" olacağına dair sinyaller vermiş olsam da, görüldüğü üzere bu postun konusu bundan bir önceki postda yazıldığı gibi "Bir Analiz-Kadınları neden bekleriz? Onlar neden Bekletirler?" değil. Peki bu, bundan önceki postda bu postun konusuna dair ipuçları vermemin saçma bir hareket olduğunu gösterir mi? Bence hayır. Sadece bundan önceki postda ipuçlarını vermiş olduğum “Bir Analiz-Kadınları neden bekleriz? Onlar neden Bekletirler?" konusu hakkında gözlemlerimi tamamlayamamış olduğumu kanıtlar bir durumdur.
Peki neden bu kadar saçma ve kendini tekrar eden bir paragraf ile yazıya başladım? Ne bileyim lan öyle oldu işte.
Maşallah bütün haftasonunu dışarıda geçirmedim. Tamamında evdeydim. Sadece alışveriş için Bim’e gittim evin arka tarafında. Çok güzel bir yer gerçekten. “Normal süpermarketlerden kendisini ayıran şey nedir?” diye sorarsanız eğer, valla onun cevabını da bilmiyorum. Hatta öyle bir olay var mı ondan bile şüphem var! Bildiğin market işte lan! Zaten mercimek satılan yerlerden genelde zevk almamışımdır! Keşke mercimek hiç yenmeseydi, hiç bulunmasaydı o! Adı bile komik. Mesela ben şahsım olarak, kebabı ilk yapan adamı ne kadar seviyorsam ve o ne muhterem bir adamsa benim gözümde, ilk mercimek yetiştiricisi o derece boktan bir adamdır benim gözümde. Gram değeri yoktur yani gözümde. Böyle bir şey olamaz gerçekten. Terbiyesiz herif! Çok sinirlendim gerçekten.
Bugün evde otururken ablamla, aşağıdaki balkondan “What’s uuuuppp? Yeaaaahhhh!” şeklinde bir ses duyduk. Camdan uzanıp baktım. Aşağı katın bir oğlu var ilkokul çağlarında, balkona çıkmış evdeki nargilenin marpucunu eline almış, Haliç’e karşı hip hop yapıyor. Ama sadece “What’s uuuuppp? Yeaaaahhhh!” diyor. Her seferinde de daha yüksek söylüyor bunu. Yarım dakika kadar izledim. Sonra çocuk beni gördü. “Kardeş napıyon sen?” dedim. “Napıyon?” diye tekrarladım. Baktı gülmeye başladı. “Dünya’nın en mal adamıyla karşı karşıyayım!” dedim kendi kendime. Çocuk yüzüme gülerek salona kaçtı balkondan. Sanırım seçilmiş kişiyi gördüm yani bugün.
İnternet gezintileri bazen süper eğlenceli olabiliyor ya işte bugün onlardan birisini yaşadım. Uzun zamandır hiçbirşey beni şurası kadarı güldürmemişti.
“500 Days Of Summer” denen filmi izledim, özetle kafasına göre takılıp istediği anda istediği şeyi yapma hakkını kendinde gören bir insanın haklı olabileceğini savunan yazık bir film olmuş. Hiçbir dayanağı yok senaryonun ama senaristler yine kaderle yok efendim işte aşkla bilmem neyle bağlayaraktan durumu kurtarmaya çalışmışlar ki, basitin ötesine geçememiş film. İzleyeceklere duyurulur.
Haydi kaçtım!
A.A.