Derek Vinyard: Like what?
Bob Sweeney: Has anything you've done made your life better?"
American History X
🌱🌸 Poema Budista 🌺🌿
5 yıl önce
Çarşamba, Ekim 7
"Bob Sweeney: There was a moment... when I used to blame everything and everyone... for all the pain and suffering and vile things that happened to me, that I saw happen to my people. Used to blame everybody. Blamed white people, blamed society, blamed God. I didn't get no answers 'cause I was asking the wrong questions. You have to ask the right questions.
Derek Vinyard: Like what?
Bob Sweeney: Has anything you've done made your life better?"
American History X
Derek Vinyard: Like what?
Bob Sweeney: Has anything you've done made your life better?"
American History X
Salı, Ekim 6
Başlığı okuduğunuz anda eminim içinizden geçmiştir "Düşündüğüm durumdan mı söz ediyor acaba?" diye. Yine sizleri yanıltacağım tabii. Hayır, kabul etmem gerekir ki sizlerinde tanıdık olduğu o garip seslerde bu post'un konusu olacak ama en yüzsüz, en karaktersiz sesi geçtiğimiz cuma gittiğim kick-boks antrenmanında duydum. O zamandan beri kulaklarım çınlıyor.
Spor yaparken çıkarılan seslerin en meşhuru muhtemelen Sharapova'nın orgazm çığlığıdır. Sonradan rakiplerinin dikkatini dağıtması sebebiyle yasaklanması bile gündeme gelmişti. Bir insanın bağırmasını nasıl yasaklayabilirsen? Sanki ana-avrat sövüyor yavrucağızım, kınalı kuzum! Sen bağır Maria, her zaman bağır. Hatta gel benim yanımda da bağır! Sonra bende sana bağırayım. Bakarsın bu yüksek tansiyon ortamında aramızda bir kıvılcım oluşur veya en azından bana acırsın. Böylece yeni bir aşkın tohumlarını atmış olurum. (Hatun hem rus, hem tenisçi. Kusura bakmayın her türlü ucuzluğu denerim. Birde keman çalıyor olsaydı, gelmiş geçmiş en güzel yaratık olurdu!)
Bu seslerin çıktığı diğer spor aktivitelerinden biriside "Strongest Man Of The World" yarışmaları olsa gerek. Ama burada çıkan her türlü sesi anlayışla karşılamak zorundayız sanırım. Adamlar tonlarca yükün altına giriyorlar. 150 kiloluk ağırlıklar tek elleriyle 5 metre yokarı atıyorlar. 1 tonluk tekerlekleri çevire çevire 50 metre götürüyorlar. Siz altınıza sıçsanız bile lafım olmaz insan bozmaları.
Halter yarışmalarında da bazen garip sesler çıktığı görülmüş olup, bu sporu es geçmek olmaz idi. Bu sebeple bu spordan da biraz bahsedelim. Efendim, Naim Süleymanoğlu'nu düşünün şimdi. Adam 88 Seul Olimpiyatları'nda kendi ağırlığının 3 katını kaldırdı. Tam o sırada birisi arkadan gelip, parmağı Naim'e bassa ne olurdu acaba? Şimdi o adam garip bir ses çıkarmasında ne yapsın? Alın bakın sizler yorumlayın.
Bu ve buna benzer daha birçok spor dalında garip sesler çıkmaktadır. Ona lafım yok. Sanırım çıkarılan sesler insanların kişiliğinin bir göstergesi. Mesela vücut geliştirme salonlarında şu tarz sesler duymuşluğum vardır; "Haşşşşşhhhh!" veya "Hışşşşhhh!". Bunlarıda geçmek gerekirse "Akssssss!" ve "Hasssshhssshhhh!" gibi "Tiyyyyzzzzzssshhh!" veya "Ikssshhşşşş!" seslerinide duydum. Bunların her birisi ayrı ayrı gülmeme sebep olmuştur. Onuda söyleyeyim yani.
Bilenler vardır tekrar kickboks olayına bir giriş yaptım. Antrenmanlara falan gidiyorum, birkaç teknik öğreniyorum. Kum torbasını yumruklamak güzel birşey sonuçta. Çalışmalarda, daha önce yapmış olanlar bilir "Gölge Boksu" diye bir egzersiz vardır. Burada amaç, karşında kimse olmamasına rağmen sanki birisi varmış gibi onunla dövüşüyormuş gibi yapmak. Böylece bildiğin teknikleri tekrarlamış ve biraz daha alışkanlık kazanmış oluyorsun. Bu çalışmada kilit nokta nefesi iyi ayarlamakta. Hoca bunu bize sürekli belirtiyor. Ama iyi ayarlamak diyor, nefes alıp verirken çirkinleşin demiyor. Bende buna dikkat ettim son çalışmada. Birisi var spor salonunda, adını bilmiyorum, herkes "Hıfffff!" gibi normal bir nefes verme sesi çıkarırken bu eleman yaptığı her hareketle nefes verirken bildiğimiz "Dışşşkk!" sesi çıkartıyor.
Sol yumruk çıkarken "Dışk", sağ çıkarken "Dışk". Bazen seri yumruk atıyor o zaman hızlı bir şekilde "Dıdıdıdıdışk!" diyor. Ulan ayı! Kıçının kılı pişmaniye gibi olmuş, hala 5 yaşında çocuğun yaptığı gibi "Dışk!" diyon. Manyadın mı lan? Bu adamında resmini çekip getireceğim ve ekleyeceğim buraya. Zaten anlarsınız o zaman, ancak o tarzda bir adam bu gibi bir olayın kahramanı olur. Adam tipsizlikten 20 yıl yer veya ne bileyim işte evlat olsa sevilmez bir tip. Acaba eşini dövüyorsa, onu döverkende "Dışk!" diyor mudur bu hıyar?
Böyle bir durum işte. Nedense aktarmak istedim bunu size.
Sevgiler ve Saygılar.
Oturan Göbek
Spor yaparken çıkarılan seslerin en meşhuru muhtemelen Sharapova'nın orgazm çığlığıdır. Sonradan rakiplerinin dikkatini dağıtması sebebiyle yasaklanması bile gündeme gelmişti. Bir insanın bağırmasını nasıl yasaklayabilirsen? Sanki ana-avrat sövüyor yavrucağızım, kınalı kuzum! Sen bağır Maria, her zaman bağır. Hatta gel benim yanımda da bağır! Sonra bende sana bağırayım. Bakarsın bu yüksek tansiyon ortamında aramızda bir kıvılcım oluşur veya en azından bana acırsın. Böylece yeni bir aşkın tohumlarını atmış olurum. (Hatun hem rus, hem tenisçi. Kusura bakmayın her türlü ucuzluğu denerim. Birde keman çalıyor olsaydı, gelmiş geçmiş en güzel yaratık olurdu!)
Bu seslerin çıktığı diğer spor aktivitelerinden biriside "Strongest Man Of The World" yarışmaları olsa gerek. Ama burada çıkan her türlü sesi anlayışla karşılamak zorundayız sanırım. Adamlar tonlarca yükün altına giriyorlar. 150 kiloluk ağırlıklar tek elleriyle 5 metre yokarı atıyorlar. 1 tonluk tekerlekleri çevire çevire 50 metre götürüyorlar. Siz altınıza sıçsanız bile lafım olmaz insan bozmaları.
Halter yarışmalarında da bazen garip sesler çıktığı görülmüş olup, bu sporu es geçmek olmaz idi. Bu sebeple bu spordan da biraz bahsedelim. Efendim, Naim Süleymanoğlu'nu düşünün şimdi. Adam 88 Seul Olimpiyatları'nda kendi ağırlığının 3 katını kaldırdı. Tam o sırada birisi arkadan gelip, parmağı Naim'e bassa ne olurdu acaba? Şimdi o adam garip bir ses çıkarmasında ne yapsın? Alın bakın sizler yorumlayın.
Bu ve buna benzer daha birçok spor dalında garip sesler çıkmaktadır. Ona lafım yok. Sanırım çıkarılan sesler insanların kişiliğinin bir göstergesi. Mesela vücut geliştirme salonlarında şu tarz sesler duymuşluğum vardır; "Haşşşşşhhhh!" veya "Hışşşşhhh!". Bunlarıda geçmek gerekirse "Akssssss!" ve "Hasssshhssshhhh!" gibi "Tiyyyyzzzzzssshhh!" veya "Ikssshhşşşş!" seslerinide duydum. Bunların her birisi ayrı ayrı gülmeme sebep olmuştur. Onuda söyleyeyim yani.
Bilenler vardır tekrar kickboks olayına bir giriş yaptım. Antrenmanlara falan gidiyorum, birkaç teknik öğreniyorum. Kum torbasını yumruklamak güzel birşey sonuçta. Çalışmalarda, daha önce yapmış olanlar bilir "Gölge Boksu" diye bir egzersiz vardır. Burada amaç, karşında kimse olmamasına rağmen sanki birisi varmış gibi onunla dövüşüyormuş gibi yapmak. Böylece bildiğin teknikleri tekrarlamış ve biraz daha alışkanlık kazanmış oluyorsun. Bu çalışmada kilit nokta nefesi iyi ayarlamakta. Hoca bunu bize sürekli belirtiyor. Ama iyi ayarlamak diyor, nefes alıp verirken çirkinleşin demiyor. Bende buna dikkat ettim son çalışmada. Birisi var spor salonunda, adını bilmiyorum, herkes "Hıfffff!" gibi normal bir nefes verme sesi çıkarırken bu eleman yaptığı her hareketle nefes verirken bildiğimiz "Dışşşkk!" sesi çıkartıyor.
Sol yumruk çıkarken "Dışk", sağ çıkarken "Dışk". Bazen seri yumruk atıyor o zaman hızlı bir şekilde "Dıdıdıdıdışk!" diyor. Ulan ayı! Kıçının kılı pişmaniye gibi olmuş, hala 5 yaşında çocuğun yaptığı gibi "Dışk!" diyon. Manyadın mı lan? Bu adamında resmini çekip getireceğim ve ekleyeceğim buraya. Zaten anlarsınız o zaman, ancak o tarzda bir adam bu gibi bir olayın kahramanı olur. Adam tipsizlikten 20 yıl yer veya ne bileyim işte evlat olsa sevilmez bir tip. Acaba eşini dövüyorsa, onu döverkende "Dışk!" diyor mudur bu hıyar?
Böyle bir durum işte. Nedense aktarmak istedim bunu size.
Sevgiler ve Saygılar.
Oturan Göbek
Pazartesi, Ekim 5
Hani vardı ya problemler veya işlemler, aile büyüklerinin çocukların zekasını denemek amacıyla aile toplantılarında kuzenlerinizle sizi imtihan ettiği! Soruları bilemeyenler kimi zaman azar işitirler, kimi zaman dayak yerler, harçlıklarda kesinti gibi müeyyideler ile karşı karşıya kalırlar. İşte bu tarz soruların en alışıldık örnekleri her zaman "x, y'nin kaç katıdır?" sorusuyla biterdi. Resimle ilgili sorumuzda bu işte! Kız erkeğin kaç katıdır?
Resmin hikayesine gelince eski bir öğrencime hayata dair pıtırcıklar aşılamak için Tünel tarafına doğru yürürken, bu çifti gördük işte. Göz kararıyla konuşuyorum, erkeğin boyu maksimum 1,49 kilosuda 44 gibi birşey. Kızın boyu ise 1,82 civarında kilosu ise bariz +100 idi. Böyle bir çifti görünce aklıma gelen birkaç öğeyi aşağıda bulabilirsiniz;
1- Şahan'nın Aşk Böcükleri isimli skecinde Halime'ye dediği laf. Yanında Doğa Rutkay otururken "At buldum, at!" diyordu. Kız tarafından bakarsak duruma, gerçektende çocuk at bulmuş.
2- '"At"ma Recep!'diyesim geldi bir an için. Sebebini bilmiyorum, sizde sormayın.
3- RTE'nin atdan düşüş sahnesini düşündüm, ki bunu doğal buluyorum.
4- Cüneyt Arkın'ın kaleyi fethetmek için Battal Gazi'leşip ata bindikten sonra yaşadığı düşüş sonrası, kaleyi yürüyerek fethetmek zorunda kaldığı günleri yad ettim.
5- Normal ebatlarda bir kadının, bir cüce ile ilişkiye girdiği iğrenç pornoların varlığını hatırladım.
6- En çok beni düşündüren şey ise, binicilik eğitimlerinde atın önünde poz veren jokeyler olur ya onlar idi. İki resmi karşılaştırdım sonra. Baya bir benzer olduklarını fark ettim. Alın size resim.
Şimdi soruyorum size kullarım. Bu iki resim arasında ki 7 farkı sıralayabilecek olan var mı? Varsa eğer direkt olarak şahsımdan 2 adet cin-can jetonu ve Tarsus'ta sınırsız bici bici yeme hakkı verilecektir.
Buradan belirtmeden geçemeyeceğim, jokeyle çıkan kızın hele ki evlenen kızın jokey kadar aklı yoktur! Bunuda yazın bakın, çok meşhur söz olacak ileride.
Sevgiler ve saygılar.
Oturan Göbek
Resmin hikayesine gelince eski bir öğrencime hayata dair pıtırcıklar aşılamak için Tünel tarafına doğru yürürken, bu çifti gördük işte. Göz kararıyla konuşuyorum, erkeğin boyu maksimum 1,49 kilosuda 44 gibi birşey. Kızın boyu ise 1,82 civarında kilosu ise bariz +100 idi. Böyle bir çifti görünce aklıma gelen birkaç öğeyi aşağıda bulabilirsiniz;
1- Şahan'nın Aşk Böcükleri isimli skecinde Halime'ye dediği laf. Yanında Doğa Rutkay otururken "At buldum, at!" diyordu. Kız tarafından bakarsak duruma, gerçektende çocuk at bulmuş.
2- '"At"ma Recep!'diyesim geldi bir an için. Sebebini bilmiyorum, sizde sormayın.
3- RTE'nin atdan düşüş sahnesini düşündüm, ki bunu doğal buluyorum.
4- Cüneyt Arkın'ın kaleyi fethetmek için Battal Gazi'leşip ata bindikten sonra yaşadığı düşüş sonrası, kaleyi yürüyerek fethetmek zorunda kaldığı günleri yad ettim.
5- Normal ebatlarda bir kadının, bir cüce ile ilişkiye girdiği iğrenç pornoların varlığını hatırladım.
6- En çok beni düşündüren şey ise, binicilik eğitimlerinde atın önünde poz veren jokeyler olur ya onlar idi. İki resmi karşılaştırdım sonra. Baya bir benzer olduklarını fark ettim. Alın size resim.
Şimdi soruyorum size kullarım. Bu iki resim arasında ki 7 farkı sıralayabilecek olan var mı? Varsa eğer direkt olarak şahsımdan 2 adet cin-can jetonu ve Tarsus'ta sınırsız bici bici yeme hakkı verilecektir.
Buradan belirtmeden geçemeyeceğim, jokeyle çıkan kızın hele ki evlenen kızın jokey kadar aklı yoktur! Bunuda yazın bakın, çok meşhur söz olacak ileride.
Sevgiler ve saygılar.
Oturan Göbek
Eski karate filmlerinde olurdu bu tür sorunsallar. Öğrenci kung-fu’nun gizemli bir tekniği öğrenmek için 1.726 basamağı bir çubuğun kenarlarına iliştirilmiş iki kova su ile çıkardı. Önce Usta tarafından, ki Master, Sensei, Üstad veya Anadolu lehçesiyle Hocam lakaplarıda tercih edilebilir, bir dizi imtihandan geçirilir. Fani hayata dair, insanoğlunun sahip olabileceği her türlü erdem test edilir. Sonra bir saniye içerisinde Usta kararını verip kung-fu’nun gizemli tekniklerini ilginç-enteresan dağ yollarında, yok efendim su kenarlarında falan öğretmeye başlar. Her rüzgarla ağaçlardan dökülen renkli yaprakların akıcı bir flüt sesiyle birleşmesi sahnesinde ise siz çoktan kunf-fu’nun temel hareketlerini televizyon karşısında yapmaya çalışmaktasınızdır.
İşte çekirgem ile benim aramdaki öğrenci-usta ilişkisi de böyle başladı. Sahip olduğu erdemlerden bir tanesini deneme aşamasında iken, bir savaşçının en önemli özelliği olan alçak gönüllülüğün öğrencimde mevcut olmadığını gördüm. Alın size kanıtı.
http://specialnness.blogspot.com/2009/10/752-ilkler-silsilesi.html
Oysa ki demiştim çekirgeme; “Bak x’e bilerek yenildim. Başka bir şey demiyorum!” bu konuda dedim. Ama anlatamadım alçak gönüllülüğün ne demek olduğunu kendilerine! İnanmadı bana, alay etti benimle.
Bu süreç içerisinde çekirgemde tespit ettiğim bir diğer eksiklik ise çekirgemin rakiplerini hafife aldığı gerçeğiydi. Oysa ki büyük üstad Sun Tzu’nun düşmanı tanımanın savaşı kazanmada ki etkilerini görerek yazdığı kitap olan “Savaş Sanatı” yıllardır ders olarak harp akademilerinde okutulmakta, adamın uyguladığı taktikler günümüzde geliştirilerek savaş alanlarında yer bulmaktadır.
Çekirgemin koymuş olduğu resmime cevap olarak bende aşağıdaki resmi kamuya açıklamamda bir sakınca olmadığını düşünüyorum ve memleketim taraflarından yöresel olmakla birlikte saçmalığını yıllardır yitirmemiş olan şakam ile bu yazımı da sonlandırmak istiyorum.
“-Mutlu musun?
-Hayır, Tarsusluyum!”
Sevgiler ve saygılar.
Oturan Göbek
İşte çekirgem ile benim aramdaki öğrenci-usta ilişkisi de böyle başladı. Sahip olduğu erdemlerden bir tanesini deneme aşamasında iken, bir savaşçının en önemli özelliği olan alçak gönüllülüğün öğrencimde mevcut olmadığını gördüm. Alın size kanıtı.
http://specialnness.blogspot.com/2009/10/752-ilkler-silsilesi.html
Oysa ki demiştim çekirgeme; “Bak x’e bilerek yenildim. Başka bir şey demiyorum!” bu konuda dedim. Ama anlatamadım alçak gönüllülüğün ne demek olduğunu kendilerine! İnanmadı bana, alay etti benimle.
Bu süreç içerisinde çekirgemde tespit ettiğim bir diğer eksiklik ise çekirgemin rakiplerini hafife aldığı gerçeğiydi. Oysa ki büyük üstad Sun Tzu’nun düşmanı tanımanın savaşı kazanmada ki etkilerini görerek yazdığı kitap olan “Savaş Sanatı” yıllardır ders olarak harp akademilerinde okutulmakta, adamın uyguladığı taktikler günümüzde geliştirilerek savaş alanlarında yer bulmaktadır.
Çekirgemin koymuş olduğu resmime cevap olarak bende aşağıdaki resmi kamuya açıklamamda bir sakınca olmadığını düşünüyorum ve memleketim taraflarından yöresel olmakla birlikte saçmalığını yıllardır yitirmemiş olan şakam ile bu yazımı da sonlandırmak istiyorum.
“-Mutlu musun?
-Hayır, Tarsusluyum!”
Sevgiler ve saygılar.
Oturan Göbek
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
