Konsere gittim bu cuma. Yoğun şekilde denetim yaptıktan sonra, ofise döner dönmez çıktım metroya gittim. İki doktorla buluşup Mecidiyeköy üzerinden Kültür Üniversitesi'nin odotoryomuna doğru olan yolculuğumda şunu fark ettim ki, metrobüs İstanbul'a yapılmış en büyük iyilik fakat sadece bindikten sonra. Binmek bir eziyet haline dönüşmüş çünkü! Akbil gişelerinin bulunduğu yeri gördüğümde aklıma gelen ilk şey, Kabe'yi tavaf eden hacıların yüksekten çekilen o fiks görüntüsü oldu. Var ya hani, karınca gibi görünürler ve onlar gibi yürürler! Mahşer kalabalığı gibi klişeleşmiş tanımlamaları da pekala kullanabilirim.
Bindik metrobüse, gittik Kültür'e. Kültür hakkında bir gözlem; özel okulların tuvaletlerinde de gerçekten çok "özel" bir koku oluyor. En son TAC'de aldığım o özel kokuyu yıllar sonra Kültür'de tekrar almam bu gözlemin doğruluğunu kanıtlar nitelikte. Bu yüzden rahatlıkla paylaşabilirim siz ölümlülerle bu gözlemimi.
Farid Farjad ilginç bir adammış, onu farkettim. İnanılmaz derecede Dr. Emmett Brown'a benziyor bir kere. Fakat adam gerçekten çalıyor. Bir ara uyur gibi oldum, ama öyle normal konserlerde veya filmlerde sıkılıp uyunan cinsten değil, hamamda kese attırıp sıcak su havuzundan çıktıktan sonra göbek taşının üstünde uyunan cinsten bir uyku.
Bilenler bilir; "Adanalı" dizisinden teklif gelmeyince sanatın her dalına küsmüştüm ama bu adam beni tekrar barıştırdı sanatla. Birçok keman sever, üzerine imza almak için kendi kemanları ile birlikte konsere gelmişti. Hepsi güzel güzel, hanım hanımcık kızlardı valla, böylece "Keman çalan bütün kadınlar güzeldir!" teorim de doğrulanmış oldu. O yavrucaklara bakarken aklıma birşey takıldı; acaba yumurcaklardan bir tanesi kemanını götürse Farjad'a ve dese ki "Farid Bey, buyrun kemanım! Bir imzanızı attıktan sonra üzerine sıçmanızı istiyorum! Merve'ye sevgilerle yazın lütfen." Farjad'ın tepkisi ne olur acaba? Sanırım ancak Türkiye'de olabilecek bir mevzu ile karşı karşıya kalmış olurduk.
Aklıma gelen bir diğer mevzu ise, canlı müzik kavramının vazgeçilmez olaylarından istek şarkı durumuydu. Ben olsam Aşk-ı Memnu'nun müziklerini isterdim mesela istek parça olayı kabul edilseydi. "İstanbul Sokakları" ve "Nikah Masası" ise diğerleri tarafından istenecek parçalar olurdu diye düşündüm.
Konser bitimi ise daha da ilginç bir sahne doğurdu. Normal konserlerde sanatçının peşinden gidilir hani imza-fotoğraf gibi bilimum aktivite gerçekleştirip, bir küçük hatıra edinmek için insan kendini yırtar ya, bu konserde öyle bir durum olmadı. Seyirciler de Farjad da, konser bitiminden hemen evli evine köylü köyüne muhabbeti yaptılar. Arkasından seslenesim geldi aslında "Fariiiiiiiid! Pikçır, pikçır!" diye resim istemek amacıyla, konsepte ters kaçar tarzım beğenilmez diye yapmadım bunu. Tuttum kendimi.
Farjad ile ilgili ek notlar; adam çok saygılı seyircisine. Sadece 10 dakika geç başladı konser. Oda seyircilerin gelmeye devam ediyor olmasından dolayı o şekilde oldu. Konsere geç başladığından dolayı taşlanan Türk sanatçıları düşününce, durumu o seviyeye taşıyacak kadar bekletiyorlar seyirciyi, Farjad'ın bu davranışı gayet takdir edilmiştir tarafımca. Her şarkıdan sonra üç kere eğilerek seyirciyi selamlamasında ise ayrı bir asalet var.
Gelelim Farjad ile ilgili son not; İran'ın demokrasi arayışı için bizi örnek göstermesi ve bu yolda bizim en büyük yardımı İranlı öğrencilere yol göstererek yapacak olduğumuzu hatırlatması Amerika'da yaşıyor olmasına rağmen ülkesinde ki sorunlara duyarlı olduğunu göstermiştir ve yine Türk sanatçılardan farklı olarak bir farkındalık içinde, ülkesinin yardıma olan ihtiyacını belirterek dile getirmiştir düşüncelerini.
Uzun lafın (şöyle bir baktımda baya uzatmışım) kısası; Farid Farjad her bakımdan on tam puan aldı benim gözümden.
Bunu yapmadan bitireceğimi düşünmeyin, canlı kanlı Farjad şarkısı, buyrun;
İşte size kemanın da bir resmi;
Farjad ile ilgili tüm söylemek istediklerim bu kadar!
Gelelim 50. post meselesine. Tarih pek çok kez tanık olmuştur dalya yapılan postlarda görünen fazlacana coşkunluk olayına. Genelde 50 ve katları postlarda görünmüş bu coşkunluğu ne yazık ki burada göremeyeceksiniz. Bu postun diğer postlardan hiçbir farkı yoktur. Peki ben çoşmayacak mıyım belirli sayıda bir postda? Sanki ilk postumu giriyormuşcasına, yeni doğmuş bir bebeğin ilk kez "Baba!" demesinde görünen o heyecanı yaşamayacak mıyım? Elbette yaşayacağım ama bilim, sanat, edebiyat ve yaşamın her alanında gösterdiğim aykırılık ve isyankar kişiliğim, evet o her sisteme itiraz eden vandalist yapımı burada da öne çıkartıyorum. İşte çoşacağım postlarımın numaraları; 63, 97, 185, 636, 1328, 18794, 139777, 1048576. Sonuncusu muhtemelen son postum olur diye bir tahminim var. Onu belirteyim ek olarak.
Peace out! Suckers!
Oturan Göbek
🌱🌸 Poema Budista 🌺🌿
5 yıl önce
0 yorum:
Yorum Gönder